Dijital Kültür

0
693

Dijital Kültür

Kültür kavramı klasik dönemden modern döneme ve onu takip eden postmodern döneme geçişle birlikte gelişip, değişmiş, onu tanımlayan sınırların ötesine taşınmıştır. İletişim teknolojilerindeki hızlı gelişimden etkilenen kültür dünyasında, artık dijital sistemler ve onun kuralları hüküm sürmektedir. Sayılar, kullanıcı profilleri, imajlar, simgeler ve dijital terminoloji tarafından yapılanan dijital kültür, sosyal ağlarda izlenebilmektedir.

Siyasi otoritenin propaganda aracı, kültür endüstrisinin üreticisi ve kitle kültürünün sürdürücüsü olarak görülen geleneksel kitle iletişim araçlarının ördüğü duvarlardan kaçışın, internetin kontrol edilemeyen, denetlenemeyen ağ teknolojisi ile mümkün olduğu bu çağda kültüründe anlamı değişmiş ve dijitale evrilmiştir. Bu durumda geleneksel araçlardaki amaçlarda dijitale taşınmaya başlamıştır.

Peki dijital kültür dediğimiz oluşum kültürü tanımlayan teorisyen gruplara ve bu çerçevede ortaya çıkan kavramlara göre ne ifade etmektedir?

Kültür Endüstrisine Göre; Dijital Kültür

Bireyleri pasifize ederek hepsini birbirinin aynı olan süreçlerin nesnesi kılabildiğini vurgulayan ve böylece bireylerin bilinçlerini kontrol edebildiğini ortaya koyan kültür endüstrisi de, artık kültürü satın alınabilen her şey haline getirmiştir. Kültür endüstrisinin kitleselleştirme, rasyonelleştirme ve planlama ölçüleri bugün dijital dünyada bireyin var olması için sistemin varlığına uyum göstermesi gerekmektedir. Bireyi buna mahkum eden ise bilinçli bir azınlığın planlayarak ürettiği kültürel ürünlerdir. Bu bağlamda ana hedeflerden biri de bireylerin sınıf bilinçlerinin yok olması – Ali Koç ile aynı fotoğrafı beğenmek-, fazla düşünmeyen –bir anda parlayan ve unutulan olaylar-, kitlesel eğlenceler üzerine odaklanan –bir anda herkesin aynı oyun hakkında konuşması- ve bunlarla zaman geçiren insan toplulukları yaratılmasıdır. Modernizm ve küresel kapitalizmin artık kuluçkasında olduğu sosyal ağların temel stratejisi günümüz toplumlarında arzunun yönlendirilmesi ve her alanda rızanın tekrar tekrar üretilmesidir.

Frankfurt Okulu’na Göre; Dijital Kültür

Eleştirel Teori olarak da adlandırabileceğimiz Frankfurt Okulu’da kültür endüstrisi kavramı üzerinde durmuş ve kültürü tanımlamıştır. Onlara göre kültür, üretildiği toplumu diğerlerinden ayıran ve farklı kılan bir boyuta sahiptir. Frankfurt Okulu medyanın kültürü ve sanatı kitleselleşerek standartlaştırıldığına ve bunu da kültür endüstrileri yaratarak gerçekleştirdiğine dikkat çekiyor. Bu bağlamda özellikle kitle iletişim araçları teknolojilerinin gelişmesi egemen kültürün iletişim araçları aracılığıyla kitlelere dayatılmasını ve eğlence yoluyla izleyicilerin bu çerçeve içerisinde kalmasını sağlıyor. Dijital kültür içinde internette, standart bilgisayar kullanıcısına kendi içeriğini üretir hale getirmesi sebebiyle dijital bir kimlik kazandırmış ve bu sebeple kitlesel düzeyde büyük bir etki alanına sahip olmuştur. İnternet sadece haberleri ayağımıza getirmekle kalmadı, aynı zamanda kültür ve edebiyat eserlerini de yüz binlerce hatta milyonlarca izleyiciyle buluşturarak popüler kültürün ürünleri haline getirdi. Yani sosyal medya gibi mecralarda kültür endüstrisi üretme devam ediyor. Amaçlar aynı araçlar farklı.

Tüketim Toplumuna Göre; Dijital Kültür

Sanayi devrimi sonrası üretimin artması sonucu insanlar bir şekilde tüketmeye yönlendirildiler. İhtiyacımız olmadığı halde ihtiyacımız olduğuna ikna ediliyoruz ve bunları aldığımızda sembolik bir tatmin yaşıyoruz. Sembolik tatmin de negatif hislerimizin yok olmasına yardım ediyor ve tüketme ihtiyacı devamlı hale geliyor. Tükettiğimiz markaların bize sattıkları imajlarla da kendimize birer kimlik yaratıyoruz. Dijital kültür kapsamında ise bireylerin günlük hayatta kendi benliklerini sundukları vitrinlerinden söz edebiliriz. Bu vitrinler bireylerin sosyal ağlarda yarattıkları profillerdir. Bu araçların –internet vs.- imaj üretmede oldukça güçlü oluşu neyin gerçek neyin hayal olduğu ayrımını bulanıklaştırmaktadır. Artık bireylerin benlikleri bedenlerinden koparak nesneleşir ve göstergeye dönüşür. İnsanlar ürettikleriyle değil, tükettikleriyle kimliklerini kazanmaktadır ve marka, insanın sosyal çevresini ve kişiliğini gösteren, toplumsal konum belirleyici durumundadır. Tüm markaların artık sosyal mecralarda hesaplarının olması ve büyük kitleler tarafından satın alınmasa da takip ediyor olması bireyleri tatmin etmekte yeterli.

Şuan da İçinde Bulunduğumuz Zamanda; Dijital Kültür

Kullanıcı profilleri, kullanılan dil, rakamlar, göstergeler, simgeler ve paylaşımlarla özetlenebilen dijital kültür dünyasında iletişimin sahte bir görünümü yaşanmaktadır. Kimliklerin yeniden üretilip tüketildiği, sanal arkadaşlık köprülerinin defalarca yıkılıp yeniden kurulduğu bu dünyada yok edilen gerçekliğin yerini simülasyonlar almıştır. Sosyal medyada kültür ve eğlencenin birleştirilmesi sadece kültürün alçaltılmasıyla değil eğlencenin de entellektüel bir hale getirilmesiyle de gerçekleşir. Bu bağlamda dijital kültürün güncel halinden bahsedecek olursak birey bütün bu süreç içinde çevrimiçi alanda sosyalleşme, çevrimdışı alandaysa hızla asosyalleşme düalitesinin ekseninde kalmakla birlikte, farkında olmadan dijitalleşen kültürün yeni kurallarını kimliğine transfer etmektedir. Farklı sınıflara ait aktörler bu mecraları kullanarak din, eğitim, sanat gibi çeşitli alanlarda iktidar için rekabet ederler. Örneğin sosyal ağlardaki bir profilin takipçi ya da beğeni sayısının yüksek oluşu, grup liderliğine uygun olabileceği anlamına gelir.

Kaynak site: https://senaarass.wordpress.com/2018/07/28/dijital-kultur-nedir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz